FORUM
=> Daha kayıt olmadın mı?

FORUM - Anılar...

Burdasın:
FORUM => M. K. Atatürk => Anılar...

<-Geri

 1 

Devam->


... (Ziyaretçi)
14.07.2010 13:51 (UTC)[alıntı yap]
Atatürk bir gün yakın çalışma arkadaşlarıyla Beyoğlu'nda yeni açılan Turkuvaz isimli bir lokantaya gitti.

Lokantanın sahibesi, Atatürk 'ü karşısında görünce hemen özel bir masa hazırlamaya girişti. Ama Atatürk onu engelledi, bulduğu boş bir masaya ilişti. Modern görünümlü insanlar keyif içinde yemek yiyor, mekânın şıklığı dikkat çekiyordu.

Burada gördükleri çok etkilemişti Atatürk 'ü... Böyle bir lokantanın yaşaması gerektiğini düşünerek kadına, "Sizin için ne yapabilirim?" diye sordu.

Kadın da böyle bir lokali geliştirmek için çok para gerektiğini ama hiç parası kalmadığını anlattı.

Bunun üzerine, yaverinden çek karnesini istedi Mustafa Kemal ve o günler için hatırı sayılır miktarda bir para yazdı. Çeki kadına uzatacaktı ki tam bu sırada uzanan bir el, onun elini tuttu.

Bu elin sahibi, genç bir doktor olan Reşit Galip'ti.Reşit Galib Atatürk'ün kulağına eğildi fısıldadı:

- Bu parayı vermemelisiniz efendim!

Şaşkınlıkla "Neden?" diye sordu Atatürk ...

- Çünkü bu para amaca uygun harcanmış olmaz!

"Allah, Allah..." diye söylendi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve çıkıştı:

- Benim param değil mi, nereye istersem oraya harcarım!

Genç doktor kibarca direndi:

- Hayır efendim, sizin paranız değil. Milletin parası...

Size, sadece emanet o para!

Atatürk genç doktorun gözlerinin içine bakarak önce çeki yırttı,
sonra da oturduğu yerden kalkarak mekândan ayrıldı, Ankara'ya döndü.

Birkaç gün sonra İstanbul'da kalan Reşit Galip'e bir telefon geldi. Karşıdaki ses, "Maarif Vekilliği'ne atandığını" (Milli Eğitim Bakanı müjdeliyordu.

***
Bu anı 1947'nin Kasım ayında Millet Dergisi'nde yayınlanmıştır.

Alıntıdır.

... (Ziyaretçi)
14.07.2010 14:20 (UTC)[alıntı yap]
15 YIL HÜKÜM SÜRECEKSıN…
Atatürk hakkında yapılmış birçok kehanet vardır.Bunların en ilginci onun el falına bakan bedevinin söyledikleridir.
Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingazi´ye, Trablusgarp savaşına katılmaya gidiyordu.Yolda bie bedevi´ye rastladılar.Bedevi el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabileceğini söyledi.Hepsi ellerini açarak bedevinin söylediklerini dinlemeye başladı.Sıra Mustafa Kemal´e gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda o da elini bedevi´ye açtı.Bedevi ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde ;
“Sen padişah olacaksın” dedi ve ilave etti “15 yıl hüküm süreceksin.”
Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler.
Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti´nin Cumhurbaşkanı oldu.Cumhuriyetin 14.yılında hastalandı.Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona “Artık içme Paşam” dediler.
Atatürk onlara birzamanlar yolda rastladıkları falcı bedevi´yi hatırlattı ve gülerek ;
“Arap vaktiyle söylemişti, Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek…Hesapça bu son senemizdir…”
Yıl 1938 ´di…

Alıntıdır.
... (Ziyaretçi)
14.07.2010 14:42 (UTC)[alıntı yap]
Atatürk’le ilgili bilinmeyen bir anı




1919 yılında Samsun’da telgraf memur yardımcısı olan Ahmet Remzi (Coşkuner) Bey anlatıyor: “Askerlik görevimi yaparken eğitimim olması nedeniyle telgrafhanede görev verilmişti. 1918 yılı sonlarında Mondros Mütarekesi ile 1919 başlarında birliğimiz salıverildi.

Fransız işgali altında olması sebebiyle memleketim Antakya’ya gidemedim. Arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine Samsun’a gittim. Telgrafhaneye başvurarak maniple denilen aleti ve Mors alfabesi bildiğimi ve askerlik sırasında telgrafhanede çalıştığımı söyleyince, kadro olmadığı halde ihtiyaç nedeniyle beni görevlendirdiler.

Akşamları kahvehanede toplandığımız ve umutsuzluk içinde vatanımızın elden gittiğini düşündüğümüz 1919 Mayıs’ında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geldiğini duyduk. Halkın çoğunluğu ‘Mustafa Kemal Paşa da diğer gelip gidenler gibi fes kapmaya gelmiş biridir’ görüşünde idi.

O zamanlar fes kapma deyimi, memleketi düşünmeden bir mevki elde etmeye çalışmak anlamında kullanılıyordu.

Samsun telgrafhanesinde nöbetçi olduğum bir gece hava yağmurlu ve elektrik yüklü idi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim.

Kapı nöbetçisi koşarak geldi ve Paşa geliyor dedi. Mustafa Kemal Paşa ciddi ve güven veren bakışları ile çalışma odamıza girdi.

Ayağa kalktım. ‘Buyurun Paşam!’ dedim.

‘Derhal Havza ve Amasya işle görüşmem gerekiyor!’ dedi.

‘Hava elektrikli. Telleri toprağa verdik. Sizi görüştüremem’ cevabını verdim.

Sonra şu konuşma geçti aramızda.

‘Bu konu vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim. Bir elini makineye koy, diğerini ben tutacağım, yıldırım çarparsa seni de çarpar beni de!’

‘Ama Paşam!’

‘Ya ölürüz ya vatan kurtulur!’

Ceketinin cebindeki ipek mendili çıkartıp maniplenin üstüne koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka çare kalmamıştı.

Elimi bırakması için yaptığım ısrarlara aldırmadı ve elimi bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi.

Paşa şifreli bir not verdi. Yazdım.

Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı, alelacele bir şeyler yazdı. Onu da Havza’ya ilettim.

Sonra Amasya ile de şifreli bir görüşme yaptı.

Sonra elini sırtıma koydu ve ‘Oh, çok şükür vatan kurtuldu!’ dedi ve maiyeti ile birlikte gitti.

Birden aptallaşmıştım, ter içinde kalmıştım. Oturduğum yerden uzun süre kalkamadım.

Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyuyordu. Fes kapmaya gelmiş birisi olamazdı. O bir vatanperverdi.

Atatürk’e olan hayranlığım böyle yağmurlu bir gecede başlamıştır.”



***


Bu anıyı bana Ahmet Remzi Bey’in oğlu Dr. Şakir Coşkuner iletti.

Kendisine çok teşekkür ederim.

Çanakkale Zaferi’nin anıldığı bu günlere bir katkı olması ve kayda geçmesi amacıyla mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Hepsi nur içinde yatsın!


Zülfü Livaneli (11.11.2007)

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 84
Bütün postalar: 341
Bütün kullanıcılar: 13
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
INFOMELDUNG_LOGINBOX
Beğen
 
Olumlamalar
 
"İnsanların gözlerinde kendime duyduğum sevgiyi, hayata duyduğum güveni okuyabiliyorum."

"İçimdeki çocuk hala gülümsüyor..."

"İçimdeki ışık şimdi ve burada, bedenimde, zihnimde ve ilişkilerimde mucizeler yaratıyor."
 
Bugün 1 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol